İŞveİK DünyasıMakaleler

Alper KUL’un Kaleminden “Uzmanlaşma dedik ama!”

Merhaba “İş ve İk” okuyucuları. Sizlerle birlikte olmak çok güzel. Umarım nice yazılar ile karşınızda olacağım. Fikir okyanuslarını birlikte kucaklayacağız…

Burada yazacağım yazılar alışılan blog yazıları ya da makaleler gibi uzun olmayacak. Bilhassa yeni nesil, uzun yazıları pek sevmiyor, zira hem x platformu hem de Instagram, Facebook, YouTube gibi platformlar insanların görsellik ve hareket eden görseller, videolar üzerine yoğunlaşmalarına ve beyinlerinin görsel kesimlerini bu tarz materyaller ile doldurmalarına sebep oldu.

Bu manada eskiden insanlar okudukça, hayal güçlerini çalıştırırlar ve kendi zihinlerinde hayal güçleri yardımı ile bazı imgelemeler yaparlardı. Son 10-15 senede bu hayal gücü çalıştırma merkezi artık durma noktasına geldi. Zira başta YouTube olmak üzere, her bilgi, nerdeyse her eğitim, her konsept tam karşınızda hareketli olarak duruyor ve size hayal kurma imkânı vermiyor. Bu manada bir başka yazıda bu konuya daha derinlemesine girmek üzere, şimdilik esas konumuza dönmek için izin istiyorum.

2012 yılında yazdığım: Arkana Bakma! O Tarafa Gitmiyorsun adlı kitabımda, Gerçek Profesyonellik sistemlerini açıklarken 3 temel doğrudan bahsetmiştim:

  1. “Zaman” ve “Zamanlama” yönetimi.
  2. İlişki Yönetimi ve Sosyal Zekâ.
  3. Uzmanlaşma.

Dikkat ederseniz, bir gerçek profesyonelin olmazsa olmaz ana doğrularından sadece bir tanesini uzmanlaşma oluşturuyor. Eğer diğer iki temel doğru bir profesyonelde yok ise, ben o kişiyi gerçek profesyonel olarak adlandırmıyorum, o kişi olsa olsa bir profesyonel adayı olabilir görüşündeyim.

Uzmanlaşmanın ayrıca kalitesi de muhakkak önemli, elimizde bunu ölçebilecek reel manada bir cetvel yok! Elbette işe alım süreçleri var, elbette referans sistemi var ama hangi uzman daha uzmandır hangisi daha az uzmandır bunu söylemek çok güç. Zira uzmanlaşma olayı futbolda teknik direktörlük gibi net skorlar ile ya da bir doktorun ameliyat başarıları ile tek başına ölçülemeyecek kadar karışık bir konudur.  Ayrıca, bir günde 50 hastaya bakıyor olmanız sizin çok iyi bir uzman doktor olduğunuzu göstermez. Yani çoğu kez salt rakamlar aldatıcıdır. Hatta bana sorarsanız en çok aldandığımız kısımda aslında burasıdır.

Ben aslında konuyu son yıllarda gittikçe artan işe alım süreçlerindeki ÜSTÜN UZMAN ya da hatta SUPERMAN arayışına getirmek istiyorum. Hatta bu Süpermen kelimesini süper çilingir olarak değiştirmek daha doğru olacaktır!

Kimsenin zamanı yok! Kimsenin sabrı yok! Bunu anladık. Şirketlerin kârlılık problemleri var bunu da anladık! Ancak sektörün bizzat yetiştirdiği uzman bulmak bazı sektörler için çok kolay olabilir. Ancak birçok yeni nesil sektör için bu o kadar kolay değil. Zira, işler değişiyor, tanımlar değişiyor, analog işlerden daha dijital işlere geçiliyor vs. vs. Bunlar elbette doğru. Ancak elinizde de son 20-25 yılda yetişmiş milyonlarca UZMAN var. Satışta var, pazarlamada var, satın almada var, insan kaynakları uzmanları var. Var oğlu var!

Ama bir saniye!

Şirketler öyle bir profil istiyorlar ki, gelen uzman sadece satıcı olmasın! Sadece satışta 5 ila 10 yıl civarında çalışmasın! Birçok başarısı olmasın!

Şirketin çalışmak istediği bölgede derinleşsin, şirketin sektöründe çalışsın, hatta mümkünse aynı müşteri grubuna mal satsın!

Bu işte olmaz…

Zaten zurnanın şirketler için zırt dediği noktada işte burası kanaatimce. Şirketler o anda problemli oldukları alanı, o anda çözmek istiyorlar. Hatta bence artık bu manada global şirket, büyük şirket, kobi ayrımı da pek kalmadı.

Daha net örnek vereyim!

Benim zamanımda bundan 20 sene önce seramik, sonra treyler satan, en son ise lastik satan bir profesyonel 6 ay sonra dünyanın en büyük gazlı içecek şirketlerinden birisine girip gazlı içecek satabiliyordu. Orada ihracat müdürü olabiliyordu! Piyasada insan kaynağını kullanma ve değerlendirme alışkanlıkları ve perspektifleri son derece esnekti. Bu örneği bilhassa verdim. Zira o kişi bendim 🙂

Bugün ise şirketler inatla benim ÇİLİNGİRİM nerede diyorlar! Bunun temel sonucu çok nettir:

Belirli alanlarda, bazı sektörlerde çok küçük bir azınlığın inanılmaz derecede değerli hale gelmeleri ve yüksek hatta astronomik maaş artış baskısını yukarıya doğru ittirmeleridir. Bunun ana sebebi işte şirketlerin inatla çok küçük ve sınırlı bir insan kaynağı uzayından seçim yapmaya zorlanmalarıdır. Ya da kendilerini birilerinin baskısı yüzünden zorunlu hissetmeleridir!

Bu konuda başı çeken sektörün ise ben IT sektörü ve daha ziyade son dönemin moda ifadesi ile SAAS sektörü olduğunu görüyorum. Halbuki satış, pazarlama, genel muhasebe ve insan kaynakları gibi dallar genel dallardır. Ve buradaki profesyoneller pekâlâ yeni nesil sektörlere çok hızlı uyum sağlayabilirler.

Bir sonraki yazıda şirketlerin aslında neye odaklanmaları gerektiğini anlatacağım…

Sevgi ile selamlıyorum,

Alper KUL
Strateji ve Kariyer Danışmanı
İhracat Uzmanı
www.alperkul.pro
Instagram: @alperkul.pro

One thought on “Alper KUL’un Kaleminden “Uzmanlaşma dedik ama!”

  • Ipek Karacagil

    Çok mantıklı bir bakış açısı… Yanlış insan kaynakları stratejileri ve beklentiler hem çalışanlara hem şirketlere zaman ve para kaybettiriyor. İnsan kaynakları yaklaşımı yeniden gözden geçirilmeli. Yeni yazılarınızı bekliyoruz…

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir